Engelliler Haftası Nedeniyle Rehabilitasyon Ziyareti..
  
  
  
 
 
 

BASINA VE KAMUOYUNA

                Engellinin varlığı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Tari­hin en eski dönemlerinden bu yana toplumların engelli bireylere yönelik tutumları, engelliler için var olan sağlık ve eğitim hiz­metlerini önemli ölçüde etkilemiştir. Tarihsel gelişim içerisinde toplumların engellilere yaklaşımı farklılık göstermiştir. Bilimsel, teknolojik ve kültürel gelişmelere paralel olarak olumlu yönde bir farklılaşma olduğu da görülmektedir.

              Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü ile müştereken 2002’nin Aralık ayın­da yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre; engelli olan nüfu­sun toplam nüfus içindeki oranı % 12,29’dur. Ülkemizde son yıllarda okuma- yazma bilmeyen nüfusun azaltılması konusunda ve eğitim düzeyinin yükseltilmesi konusunda oldukça önemli mesafeler kat edilmiştir. Ancak genel nüfusun göstergeleriyle özürlü nüfusun göstergeleri arasında çok büyük uçurumlar vardır. Genel nüfusta okuma yazma bilmeyenlerin oranı yaklaşık %13’ tür. Bu oran özürlülerde yaklaşık %36, süreğen hastalığı olanlarda yaklaşık %25’dir. İşgücüne Katılma Oranı;15 ve daha yukarı yaştaki işgücünde olan nüfusun toplam nüfusa oranıdır. Özürlülerin işgücüne katılmaları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaşık %78’nin işgücüne dahil olmadığı görülmektedir. İşgücüne dahil olan yaklaşık %22’lik oranın ise yalnız yaklaşık % 20’si istihdam edilmektedir. Süreğen hastalığı olanların % 23’ü işgücüne katılmakta yaklaşık % 20’si istihdam edilmektedir. Bu grupta işgücüne dahil olmayanların oranı ise yaklaşık % 77’dir. Bu durum özürlünün üretim dışı ve tamamen başkalarına bağımlı olduğunun bir göstergesidir. Özürlülerin istihdam sorununun çözülmesi hem kendilerinin hem de ailelerinin üretim yaşamına katılmasının yanı sıra, bağımsız yaşama ve yaşam kalitelerinin artmasını sağlayacak tek yoldur. Bu sorun ve çözümü çok boyutludur ve devlete çok önemli görevler yüklemektedir. Devlet tüm vatandaşlarının yaşamlarını idame ettirecek miktarda gelir sağlayabilecekleri iş alanları yaratmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük özürlüler için de geçerlidir ve ek olarak özürlüler için istihdam alanında fırsat eşitliği yaratma görevi kaçınılmazdır.                

               Gerek sağlık sistemimizdeki aksaklıklar, gerek ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyi, vatandaşların sağlık hizmetlerinden eşit düzeyde yararlanmasına engel olmaktadır. Bilgi eksikliği, sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği, ekonomik yükü, tıbbi yetersizlikler vb nedenler özürlünün yeterli, zamanında ve sürekli sağlık hizmeti almasını engellemektedir. Özürlüler araştırmasına göre özürlülerin yaklaşık % 47’si özründen dolayı herhangi bir şekilde tedavi edilmediğini bildirmiştir. Bu durum belki de tedavi sonrası bağımsız ve üretken biçimde yaşamına devam edebilecek pek çok özürlüyü bağımlı hale getirmenin başlangıcını oluşturmaktadır.

                 Özürlülerin ve süreğen hastalığı olanların ancak yarısı sosyal güvenliğe sahipken, bunların yarısından fazlası bağımlı olarak sosyal güvenlik şemsiyesi altındadır. Büyük çoğunluğu yoksul olan özürlülerin özellikle tedavi ve iyileştirme hizmetleri için sosyal güvenlik önemli bir araçtır. Bundan yoksun olanların tamamen kaderine terk edildiği açıktır. Bunun yanı sıra özellikle çalışamayacak durumda ve ailesine bakamayacak durumda olan özürlüler için sosyal güvenlik şemsiyesi altında sağlayacak parasal yardımların önemi de kaçınılmazdır.

                 En önemli beklentilerinin iş bulunmasında yardımcı olunması, eğitim olanaklarının yaratılması ve yasal haklarının savunulması olduğunu ifade edenlerin oranı erkeklerde ve kentte daha yüksektir. Özürlülerle ilgili çalışmalarda pek çok eksikliğine rağmen yine de öncelikli grup çocuklar ve gençlerdir. Yetişkin ve yaşlı grup genellikle göz ardı edilmektedir. Özürlü nüfusun yaş kompozisyonuna bakıldığında genel nüfusa oranla daha yaşlı oldukları görülmektedir. Yaşlanmanın sonucu ortaya çıkan özürlülük veya özürlü olarak yaşlanmak yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Bunların başında sürekli bakım ve evde bakım gelmektedir. Özürlülerin yaşla birlikte artan yardım ve bakım ihtiyacı sosyal devlet ilkesi temelinde öncelikle ele alınması gereken konulardan biridir. Sürekli bakım ve yardım ihtiyacı yalnız yaşlı grubun değil, ağır özürlülerin ve özellikle de zihinsel özürlülerin acil ihtiyacıdır.

                  Engellilere karşı tüm  olumsuzlukları en aza indirmek için yapılacak şeyler var:

- Engellilerin eğitilerek topluma kazandırılması; bu engelli­nin üreten insanlar olarak toplumda saygın bir yer edinmesini sağlayacaktır.

- Toplumda özürlü bilincinin oluşturulması için eğitilmesi; engelliye karşı var olan önyargıların ortadan kaldırılmasını ve de engelliyle hayatı paylaşmada engelleri ortadan kaldıracaktır.

- Var olan özrün ilerlemesinin durdurulması ve olabilecek özürlerin engellenmesi için insanlara bu konuda kapsamlı eği­tim verilmelidir. Hayatımızın her alanında karşılaştığımız engellilere karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.

               Şırnak Barosu olarak engellilerin haklarının savunulması noktasında her tür girişimde bulunacağımız ve tarafımıza yapılan başvurularda hukuki yardımda bulunacağımızı tüm halkımıza duyuruyoruz. 04.12.2012

                      

                                                                                                          ŞIRNAK BAROSU

                                                                                              KADIN VE ÇOCUK MERKEZİ